Hikayemiz
Topraktan, mutfağa…

Bu hikaye Kibele Ana markasının değil, köylümüzün hikayesi. Biz marka değil, köylüyüz…

Şehrin tüm insanları kendine mecbur bırakmasıyla bizler de kendimizi binaların arasında bulduk. Köyümüzden, toprağımızdan betonların arasına göçtük. Biz geldik de tadımız, damağımız köyümüzde kaldı. Domatesten kabak, kabaktan salatalık tadı aldık. Dayanamadık, aradık anamızı. Sağ olsun, yolladı ekmeğimizi çorbamızı. Biz de kurduk soframızı, davet ettik dostlarımızı…

Hikaye de bu davetlerle başladı. Tarhananın, domatesin kokusunu alan sordu nedir bu işin sırrı? Kibeleana verdi cevabı: Dökmediğiniz beton, sökmediğiniz ağaç…

Kulaktan kulağa yayılan lezzet dedikodusuyla birlikte biz de Manisa’nın Dindarlı Köyü’nden eşe dosta doğal ürünler getirmeye başladık. Evimizdeki yetmedi, komşumuzdan istedik. Şimdi bütün köyü ortak ettiğimiz kocaman bir ailemiz var. Kibeleana bereketi köylünün rızkı oldu. Seneler önce küçük sofralarda başlayan lezzet ortaklığı, tarhana kokusu 81 ile yayıldı.

Bir etiketimiz olsa da biz köyüz, köy kokusuyuz…